Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk

Hikayesi Kanuni’nin Bağdat’a fethetmesiyle başlayıp Osmanlı’nın son dönemlerine kadar süren bir kitap Babilde Ölüm İstanbul’da Aşk.Roman en güzel günlerini yaşayan Osmanlı’nın ihtiyarlaşıp ölüme gün saydığı donemlere tanıklık ediyor.Kanuni’nin Bağdat’ı fethetmesi günün tek önemli olayı değildir şüphesiz.Bir taraf Fethi sevinc çığlıklarıyla kutlarken hemen yanı başlarındaki kütüphanede Fuzuli bir aşk hikayesinin temellerini atıyor.Tarih uzmanı olan kütüphane görevlisi Hileli Mehmet Efendi(Fuzuli)’ye bir hançer hediye eder.“Ölmesini bilenler için hançer hayat demekir; ve aşkı bilen biri için yedi gerçek sır vardır, ona sahip olan dünyaya hakim olur”diyerek hançer’i Fuzuliye verir.O gece sadece Bağdatın kapıları açılmamıştır Osmanlıya Fuzuli’ye verilen hançer Leyla ile Mecnun’un kapısını da açacaktır Anadolu’ya.
Tam o sırada Kanuni’yi temsilen gelen vekil Fuzuli’yle tanıştıktan sonra onu evinde yapılan sohbetlere davet eder.Bu sohbetlerde Arap edebiyatında hikayeler şeklinde anlatılan Leyla ile Mecnun destanının anadolu da okunması için Fuzuli’den bu destanı yazması istenir.Sonrasında araştırmalar için kütüphaneye giden Fuzuli kütüphane görevlisinin başkaları tarafından da sorulduğunu ve öldüğünü öğrenir.Bunlardan şüphelenen Fuzuli hançeri tekrar incelediğinde şifreli yazıların olduğunu görür.Araştırma yaparken Babil Cemiyeti(BC) denilen bir cemiyeti öğrenir ve bunların 7 sırrını Leyla ile Mecnun mesnevisinde şifreleyerek saklar.BC başta bilimsel araştırmalar yaparak insanlığa yararlı olmak için kurulmuş sonrasında siyasi amaçlar ile kirlenip kendi çıkarlarını düşünen bir cemiyettir.Üyeleri arasında Hürrem Sultan,Şah İsmailin adamları ve İbrahim paşa gibi devletlerin üst düzey yetkilileri de vardır.Roman kitabdaki şifreleri çözmeye çalışan BC üyeleri ile kitabın kıtalarca sürdürdüğü yolculuğu anlatıyor.Bu yolculukta şairlerden,devlet adamlarına,papazlardan hırsızlara kadar bir çok kişinin eline geçiyor kitap. Kitapta Osmanlı’nın en huzurlu ilerleme yıllarından isyanların başladığı ilk defa dış borcun alındığı gerileme dönemlerine dair bilgi edinmek te mümkün.

Kays’ın diliyle yazılan kitap kimini dost edinip sırrını paylaşıyor.Kimisinde Leyla’sını görüp aşkı tekrar yaşıyor.”Ona aşk nedir diye sorsalar,tek bir cevap veremeyecek kadar aşk içindeydi.”diyerek aşkı betimliyor Leylalardan birisi.Eski günlere özlem duyan Leyla “Keşke hiç büyümeseydik Kays! Kuzularımız hiç büyümseydi keşke ey vefasız sevgili!” diyor Kays’a yakınırken.Bir başka yerde “Zaten aşk ile gizliliğin yan yana bulunması dikkat çekmezdi.Çünkü gerçek aşk,gizli olandır.” diyen Kays sayfalar sonra “Aşkını gizli tutan aşık elbette açıklayandan üstündür “ diyerek aşkın gizli kalmasının kıymetine değiniyor.Sonlara doğru “Hatta,aşıkların gamının ve kederinin de gizli olması gerek” diyerek söze hakkını vermiştir.

Belki de bugunleri düşünerek “insanlar birbirlerine aşık gibi davranmaktan aşkın ne olduğunu ve aşkın felsefesini anlamaya fırsat bulamıyorlardı.” diyor yazar.

Kitap yazarın okuduğum okuduğum diğer kitaplarıyla kıyaslandığında daha sonuk bir anlatım ve kurguyla tasarlanmış ama hikaye sağlam.Yine de divan edebiyatını tanıma açısından güzel bir eser .

Leave a Reply