Lise Defteri

Temmuz ayında eğitim hayatım hakkında bir yazı dizisi yazmayı düşünmüş ve ilk yazıyı da okula dair başlığı altında bu blogta yayınlamıştım.Bundaki amacım egitim-ögretim dönemim ile ilgili fikrilerimi paylasmanin yanisira unutulmaya yüz tutan hatiralarimi canlandirmak ve bir gün eskiyi düşündüğümde dönüp bakabileceğim yazıların olmasıdır. İlk yazıda ilköğretimde yaşadıklarım üzerine birşeyler yazmıştım. Liseye başlangıç köyden şehre yerleşme adına ilk ayrılıştı.O gun bugundur şehirdeyim işte 🙂 Evde yemek adına ilgilendiği tek şey ‘Bugun yemekte ne var ? ‘ diyen biri iken bir anda ‘bu akşam ne yapsak ? ‘ sorusuna cevap aramakla meşgul buldum kendimi.Tıpkı lojik deneylerinde olduğu gibi tüm malzemeler hazır ama iyi de şimdi bunlarla ne yapıcaz ? modundayız ilk aylar. Okulda ise herkes birbirini tanıma aşamasında ilk aylarda.Sonradan önemini kaybedecek gruplaşmalar ise had safhada.Gruplar kayboldukça sıralar değişiyor sıralar değiştikçe kantin arkadaşları da değişiyor haliyle.İlk sınavlarla beraber sınıf daha da kaynaşmaya başlamasıyla lise hayatına başlanmış olur.Sınav çalışmasının ne olduğunu burada öğrendim diyebilirim.İlk kez özel ders ve test kitapları alınmakta sorular çözülmeye başlanmaktadır.
Lise 1’de sevecen hocamın da etkisiyle Matematik’i ilk kez bu kadar sever olmuştum.Matematikte ise kümeler ile aramızda bambaşka bir bağ oluşmuştu. Tüm kitapların kümeler sorularını çözüp bırakır olmuştum.Bir gün arkadaşımın ‘ Sen , hep kümeleri çözüyosun.Yeter’ demesiyle bunun farkına vardım.O çalışmayla sınava kadar bir daha kümelere bakmadım desem yalan olmaz heralde.Tarih sınavı da lise 1 adına unutamayacağım derslerden birisidir.Resim dersi ise küçüklükten süregelen başarısızlığım gibi lisede had safhaya ulaştı diyebilirim 🙂 Bir de bir ingilizce telaffuzum vardı ki sınıfça bayağı bir eğlenmiştik. Hey gidi günler !

Lise 1’in sonlarına doğru bölüm seçme telaşı başladı.Sınıftaki başarılı tüm arkadaşların eşit ağırlığa yönelmesi sebebiyle o zamana kadar hep sayısalı düşünürken sene sonunda kendimi TM alanını işaretlerken buldum.Yaz döneminde tekrar kararımı değiştirip bolumumu değiştirene kadar 3 defa bölüm değişikliği yapmıştım. Öss tercihlerinde kafam daha netti. (8 sınıf arasındaki en başarılı sınıf olan sınıfımızın neredeyse hepsi tm ‘ye giderken kendimi son gün değişikliğiyle 15 kişilik sayısal sınıfında buldum.-Bu banaydı 🙂 ) Diğer sınıflar 45-50 kişiyken bizim sınıf 16 kişiyle bir kolej sınıfını andırıyordu.Bunun da eksileri vardı tabi ki.Örneğin 5 ‘e 5 maç bile yapanıyoduk 🙂 O sınıftaki en büyük şanslarımızdan birisi yeni gelen Fizik hocamızın idealist ve başarılı birisi olmasıydı.Sayısalcılar iyi bilir Fizik çoğu sayısalcı için bir belasıdır ve ben sayısalı seçtiğimde fiziği boş bırakır diğer dersleri çok iyi yaparak başarılı olmayı hedefliyordum.Ancak össde hiç te fena sayılmayan bir net sayısına ulaşmıştım.Bunda geçen Besni’de biraraya geldiğimiz İbrahim Hoca’m her defasında teşekkür etmeme rağmen teşekkürler az kalıcak sizin için ama yine teşekkür ederim. -Ancak siz hiç bir zaman okumayacaksınız biliyorum ! .Lise 2’nin ikinci dönemindeki dershane sınavlarıyla ile birlikte sınav maratonu başlamış oldu ta ki geçen hazirana kadar 🙂 Aslında Lise adına bişeyler yazıyorsam en büyük payı en güzel senem Lise 3’e ayırmam gerekirdi ancak o anıların hem güzellik ve özelliğinden hem de unutulamaz olduğundan buraya yazmak istemiyorum.

Toplumda lisedeki arkadaşlıkların bir başka olduğu şeklinde genel bir kanı vardır.Tüm arkadaşlıklar kendince kıymetlidir elbette.Lakin lisede belki saf hallerimiz,belki kurgusallaştırmadığımızdan bazı şeyleri lise arkadaşlıklarının farklı olduğunu söylemek çok ta yanlış olmaz diye düşünüyorum .

Leave a Reply