Dostoyevski – Yeraltından Notlar

Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor ki bu kitaptan önce okuduğum kitaplarda benzer temalar işlenmiş olmasından dolayı yer altından notlar kitabının farklılığı,kitaplara olan algımın eksik olduğunu farketmemi sağladı.Bu kitapta çoğu kitapta olduğu gibi olaylar üzerinden insanı anlatmak yerine;okuyucuya bir insan üzerinden olayları anlatarak insanı (kendisini) romanın konusu haline getirmiştir.

Kitabın isminin neden yeraltından notlar olduğu sorusuna Dostoyevski romanında “Vardığım sonuca göre, en iyisi hiçbir şey yapmamak! Her şeyden iyisi, bir köşeye çekilip seyirci kalmak. Onun için yaşasın yer altı!” cümleleriyle cevap veriyor.Her ne kadar romanın Dostoyevski’nin otobiyografisi olduğunu söyleyemesekte roman kahramanının,yazarın yaşıtı olması ve hayat hikayesinin benzerliği romanın,Dostoyevski’nin kendisine olan özelelştirisi olduğunu düşündürtüyor.
Kitabın başkahramanı kendisinin çevresinden daha zeki ve iyi birisi olduğunu düşünmektedir.Ancak geçim sıkıntıları ve yaşadığı hayat itibariyle istediği hayatı yaşamamaktadır.Kendisini üstün gören başkahraman bu hayatıyla başedememenin acısını çekmektedir.Beraber büyüdükleri çocukluk arkadaşları iş güç sahibi olurken kendisi hiçbirşeyi başaramamıştır.(Bu deyim böyle değildi ama :)) Bu arkadaşlarından üstün olduğunu düşündüğü için arkadaşlarıyla buluşacağı bir veda partisinde onlardan zeki olduğunu göstermeye çalışır ancak bunu beceremez.Düşündüklerini yapamamanın verdiği acıyla aynı gece tanıştığı Lisaya tüm gecenin acısını çıkarırcasına sert bi dille nasihatler eder.(Kitabın bu bölümü adeta kitap içinde kitap olup harika yazılmıştır.)Bu arada Lisa’dan hoşlanmaya başladığını farkeder. …
Kitabın hoşuma giden altı çizilesi satırlarına gecmeden önce özgür düşünceyi güzel anlattığını düşündüğüm bir kısmı paylaşmak istiyorum.””Sözün gelişi, sana maymundan geldiğimizi kanıtlamışlarsa, bu gerçeği yüzünü buruşturmadan kabul edeceksin. Gövdendeki tek bir yağ damlasının senin için yüz binlerce hemcinsininkinden değerli olması gerektiği; erdem, sorumluluk, safsata, boş inanç denen şeylerin hep bu sonuca göre çözümlendiği kanıtlanırsa yine olduğu gibi kabul edeceksin, çünkü matematiğin ‘iki kere iki dört eder’ kesin sonucu vardır bunlarda. Hele bir karşı durmaya kalkın; ‘Aman efendim, nasıl karşı çıkarsınız? Bu, iki kere ikinin dört etmesi kadar açıktır! Doğa size danışmaz, onun sizin isteklerinizle, yasalarının hoşunuza gidip gitmediğiyle işi yoktur. Doğayı olduğu gibi, bütün sonuçlarıyla kabul etmek zorundasınız. Duvar duvardır vb. vb.’ diye bağırırlar. Aman tanrım, herhangi bir sebepten ötürü doğa yasaları ile iki kere ikinin dört ettiği hoşuma gitmiyorsa, bana ne bu yasalardan, bana ne aritmetikten? Duvarı delmeye gücüm yetmiyorsa, ‘ille deleceğim’ diye yırtınmam elbette; ama önümde yıkmaya gücümün yetmediği bir taş duvar bulunmasına da razı olamam.
“… insanlar,yeri gelince bir öküz gibi böğürerek boğazlarını yırtarlar;gerçi bu durum,onları insanlar içinde yükseltebilir ama küçük bir zorlukla karşılaştıklarında ise hemen bir köşeye siniverirler.”
Bir defacık da aklını bir köşeye bırakarak,ilk ve asıl nedenleri aramadan,derinlemesine düşünmeden,sadece bir şeyler yapmak için sev ya da nefret et.Sonuçta koca bir sabun köpüğü ve her zamanki tembelliğin çıkacaktır karşına.
” İnsan,bazen kendisi için iyi olanı değil de kötü olanı isteyebiliyor,hatta yapmak zorunda bile kalabiliyor;ya buna ne demeli? ”
Mantığın ne kadar önemli bir özellik olduğunu biliyorum,ama insanın düşünme ihtiyacını gidermekten başka işe yaramaz;fakat istek,hayatın tüm anlamıdır.üstelik en küçük bir hareketten yüce mantığa kadar.
” …Saçma,aptalca olan istek,bazen dünyadaki bütün nimetlerden değerli olabilir bizim için.”
” Kitaplarımızı elimizden alsalar,öylece ortada kalakalacağız.”

Ayrıca Zeki demirkubuz bu kitaptan uyarlama Yeraltı filmini çekmiştir.

Leave a Reply