TFS – (Team Foundation Server)

TFS Team Foundation Server takım çalışması gerektiren işlerde takım üyelerinin birbirleriyle entegreli bir şekilde aynı ortamda çalışabilmesine imkan sağlayan microsoft ürünüdür. TFS ile ekipteki çalışanların benzer veya farklı projeler üzerinde çalışılabilmesine olanak sağlanır. TFS ile bir proje yetkisi olan herkes tarafından kopyalanarak kullanılabilir ve yapılan değişiklikler TFS ‘in çalışma mantığıyla sistemi bozmayacak şekilde projeye check-in edilir. TFS aynı anda birden fazla kişinin bir proje üzerinde çalışabilmesine olanak vermesi ve herkesin projelerini toplayacağı bir alan oluşturması sebebiyle zaman ve maliyet açısından kurum için çok faydalıdır.

TFS’in mimari yapısı Client(İşlemci), Application(Uygulama), Data(Veri) katmanı olarak 3’e ayrılır. Client katmanında projenin oluşturulması, yönetimi proje elemanlarının oluşturulması ve depolanmasının sağlandığı istemcide yapılan işlemciler gerçekleştirilir.Uygulama katmanındaki web serviceleri kullanarak kullanıcının isteklerine cevaplar verir. Client katmanının erişimi için Asp.Net Web servislerinin sunulduğu uygulama katmanında Team Foundation Web Service Api’leri bulunur. Uygulama katmanı ayrıca bir web portalı ve Windows SharePoint Servisler tarafından hazırlanan bir web deposu bulundurur.Team project Portal denilen bu portal projelerin TFS tarafından yönetilip gerçekleştirilecek değişikliklerin bir merkez tarafından denetlenmesini sağlar. TFS client tarafının doğrudan veritabanına bağlanmasına izin vermez.Bunun için database işlemlerini datalayer da gerçekleştirir.Client bir işlemi gerçekleştireceği zaman application katmanındaki web servisler aracılığıyla data katmanından veriyi alıp o şekilde işlemi gerçekleştirir. TFS işlemlerine geçmeden önce kurulumundan tfs.visualstudio.com dan teamprojecti indirerek Connect to Team Foundation Server denilerek gelen ekranda Servera tıklanarak visualstudio giriş urlsi ile visuala eklenebilir.

TFS kurulumu yapıldıktan sonra daha önce oluşturulan tüm projeler gözlenebilir. Ancak projeleri görüntüleyebilmek ve değişiklikler gerçekleştirebilmek için öncelikle projeleri get specific version ya da get latest version ile projeyi locale yuklememiz gerekir. bu yuklemeden sonra proje bilgisayarınıza “check-out”lanmış oluyor ve siz istediğiniz projeleri düzenleme hakkına erişmiş oluyorsunuz. Bu projeleri visual studio’da açmış olduğunuz solution’a eklemek için add -> existing projects diyerek localden projeyi seçip üzerinde işlemler yapılabilir. Yapılan işlemler bir probleme sebebiyet verdiyse bu değişiklikler undo project changes denilerek geri alınabilir. Proje üzerinde yapılacak işlemler doğru bir şekilde sonuçlandırılmış ve TFS ortamına eklenmesine karar verildiğinde ise proje “check-in”lenerek TFS ortamına atılmış olur.

Ayrıca benzer amaçlar için kullanılan Subversion teknolojisi ile ilgili bir başka yazıya da buradan  erişebilirsiniz.

İşe ilk Adım: İş Görüşmeleri

Son bir kaç aylık süreçte katıldığım iş görüşmeleriyle ilgili gözlem ve deneyimleri bu yazı altında toplamak istedim. Mezuniyet günü yaklaştıkça daha sınav streslerinden kurtulmanın rahatlığını yaşayamamışken bir anda kendinizi iş arama telaşı içerisinde buluyorsunuz. Okuldan sonra bir süre tatil yapmayı düşünüyor olsanız bile önce işinizi kesinleştirip sonrasında kafanız rahat bir şekilde tatil yapmayı planlıyorsunuz. Bu yüzden ilk iş olarak daha öncesinde üyelikleriniz yoksa diğer kariyer.net, yenibiriş ve secretcv gibi iş ilanı sitelerine kayıt yaptırmanız gerekecektir. Kayıt olduktan sonra ilk iş CV’niz varsa gözden geçirmek yoksa sade ama hakkınızda detaylı bilgiyi barındıracak şekilde bir CV oluşturmaktı. İnternet sitelerine başvurmanın yanında çalışmayı isteyebileceğiniz firmaların insan kaynaklarına veya çalışan tanıdıklarınıza CV’lerinizi göndermeniz iş bulmanız konusunda size yardımcı olabilir. İster belli firma ve dallara yönelerek sadece o alandaki iş ilanlarına başvurabilir ya da mesleğinizle ilgili tüm ilanlara çılgınlar gibi başvurarak sonuç bekleyebilirsiniz. 🙂  Şahsi fikrim çok abartmadan alanınızla ilgili ilanlara çok seçici davranmadan başvurmanız. İleride işe kabul kısmında son karar sizin kararınız olacağı için çalışmayacağınız şirketlerle iş görüşmeleri yapmanız da bir beis yoktur diye düşünüyorum. Bu iş görüşmeleri size deneyim kazandırıp -eğer görüşmelerde heyecanlanıyorsanız- heyecanınızla başa çıkmanıza yardımcı olacaktır. Siz başvuruları yaptıktan kısa bir süre sonra geri dönüşler başlayacak ve çokça görüşme gerçekleştireceksiniz. Asıl iş ondan sonra başlayor.

Gittiğiniz iş görüşmelerinde kıyafete önem veren şirketler olabilir ancak ‘Kıyafetinizle karşılanır, fikirlerinizle uğurlanırsınız.’ sözü burada da geçerlidir. İlk intiba önemlidir, her zaman için güzel bir başlangıcın sonrası için çok yararı olacaktır. İlk görüşme çoğu şirkette teknik bir mülakat özelliği taşısa da bazı firmalar ilk görüşmeyi İnsan Kaynaklarıyla yaptırabiliyor. Eğer gittiğiniz şirket küçük ya da orta ölçekli bir şirketse bu ilk görüşmede karar verilebiliyor. Ancak büyük ölçekli yazılım evleri ve kurumsal şirketlerde görüşme sayısı üçü bulabiliyor. Yazılım evlerinde teknik bilgi daha ön plana çıkarken kurumsal firmalarda insan kaynakları işe alım süreçlerinde etkili söze sahip olabiliyor. Teknik mülakatta sorulan sorular genelde okulda yazılımla ilgili derslerde sorulan sorularla eşdeğerde sorular  oluyor. Onun dışında design patterns, use case gibi software engineering konularında da bilginiz ölçülebiliyor. Yani okuldaki başarınızdan daha önemli olan okul dersleri hakkındaki bilginizdir. Bunların birbiriyle orantılı olduğunu kabul etmeme rağmen ikisinin aynı şey olmadığını söyleyebilirim! ‘İnsan kaynakları mülakatlarında ise çoğumuzun daha önceden duymuş olduğu 5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?’ sorusundan ‘neden biz ?’  sorusuna kadar çeşit çeşit sorularla karşılaşabiliyorsunuz. Mülakatlarda ilgimi çekip unutamadığım sorular ‘şu ana kadar sizin için büyük bir hedef olmasına rağmen gerçekleştirdim dediğiniz bir başarınız var mı ? Şu ana kadar başarısız oldum diyebileceğiniz en önemli olay nedir ?  Kendinizde en çok güvendiğiniz ve en çok şikayetçi olduğunuz özelliğiniz nedir ?’ tarzı sorular olmuştur. İş arama sürecinin kolay bir süreç olmadığı aşikar ancak bazı bölümler için strese gerek yok geç olsa da sektordeki iş çokluğundan dolayı işsiz kalma ihtimali çok düşük.

Son Durak : Üniversite

İlköğretim ve lise yıllarımı konu edindiğim yazılardan sonra üniversite hayatım üzerine bişeyler de yazarak okul hayatımla ilgili yazılara son verip daha genel konulara geçmeyi düşünüyorum.Riskli bir tercih sıralaması sonrası istediğim bölüm ve şehirdeki İstanbul Üniversite Bilgisayar Mühendisliği Bölümüne yerleşmiştim.İstanbula gelince ilk etapta kalıcak yer ayarlandıktan sonra kayıt günü İstanbul Üniversitesi’nin meşhur kapısından “Üniversiteye bu kapıdan girilir.” pankartının altından geçerek kaydımızı yaptırdık. “Üniversiteye bu kapıdan girilir.” sözleriyle bizi içeri alan üniversite sonrasında bu kapıdan üniversiteye girişimize izin vermeyecek merkez kampusu de sadece yemek saatlerinde ziyaret etmemize izin vermeyecekti.

Muafiyet sınavına girmeyerek baştan kabul ettiğimiz bir senelik zorunlu ingilizce eğitimini okumak üzere Süleymaniye’deki Yabancı Diller okuluna gittik.İstanbul Üniversitesinin görkemli kapısının aksine tuhaf bir kapıyla açılan, çoğu yer altında olan bir binanın zemin katın bir alt katındaki ingilizce derslerini okuduk.Okuduk dediğime bakmayın çoğuyla halen beraber takıldığımız arkadaşlarla haylaz bir sınıftık. 🙂 Bu da sene sonu başarı oranımızda kendisini göstermişti. Hazırlık sınıfında kalıp bütünleme ve muafiyet sınavlarından da başarılı olamayınca son anda değişen yönetmelikle okuldan atılmaktan kurtulup yeniden hazırlık okumaya başladım.Hayatımda çok şey öğrendiğim razı oluş ile tevekkülün çalışmadan sonra yapılacağını yaşayarak öğrendiğim günlerdi.Yarım dönem güzel bir sınıfta okuduktan sonra ara dönemde hazırlık sınıfını 1.5 senede ancak bitirebilmiş bir vaziyette yeni yeni bölümüme başladım.

İlk dönemimde aldığım BMG dersi final sınavında yapmamız istenen İspanya Ligi Puanlamasını her ne kadar ‘Vay be! Bilgisayar Mühendisleri neler yapıyormuş” dedirtse de halen gördüğümüz eğitimden yeterli olmadığı düşüncesindeydim.Çapraz okuyan birisi olarak her dönem sonu ve ders alma tarihlerinde olduğu gibi İkinci sınıfta da bunun sıkıntısını yaşadım.İkinci sınıfa dair en büyük şansımız final sınavlarının bütünlemesinin bütünlemesinin olmasıydı 🙂 Üçüncü sınıfa geçtiğimizde artık yavaş yavaş çaprazı toparlamaya başlamış olsam da yine de okulu 5 senede bitirebilmek uzak bir ihtimal gibi görünüyordu.İkinci dönem arkadaşlarla yapmayı düşünmüş olup hakkında araştırmalar yapmış olsakta bitirebilmek nasip olmadı.Son bir sınavım kalmış olmasına rağmen tarihler 25 Haziran sabahını gösterirken güzel bir yaz geçirmek dileğiyle uzak diyarlara havalanacak uçağın yolcusuydum.

6 Ekim’de ülkeye döndüğümde sistem değişmiş intibak diye birşey çıkmıştı ve böylece bir kayıt dönemi daha hareketli geçmişti. 🙂 Üstelik bu sefer bir de bitirme projemiz vardı ve ortada net birşey yoktu. Neyse ki sonra arkadaşlarla bir grup kurup projemizi de seçtikten sonra IBM Yazılım Akademisi Yarışması’na başvurduk. Sonunda finale kalamamış olsak ta yine de güzel bir deneyimdi.

Derken takvimler 2013 yılının Haziran ayını gösterirken İstanbul Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun oldum.Üniversite hayatımın güzel geçmesinde katkısı olan herkese bu yazı vesilesiyle bir kez daha teşekkür etmek isterim.

Böylece 17 senelik eğitim yılından sonra iş sahibi bir birey olabilecek şekilde eğitim öğretim hayatımın sonuna gelmiştim.

Üniversite eğitimi üzerine yazdığım önceki yazılara linklerden ulaşabilirsiniz.

Mühendisliğe Giden Yol -1

Mühendisliğe Giden Yol -2

Bilgisayar Egitimi Üzerine

 

Lise Defteri

Temmuz ayında eğitim hayatım hakkında bir yazı dizisi yazmayı düşünmüş ve ilk yazıyı da okula dair başlığı altında bu blogta yayınlamıştım.Bundaki amacım egitim-ögretim dönemim ile ilgili fikrilerimi paylasmanin yanisira unutulmaya yüz tutan hatiralarimi canlandirmak ve bir gün eskiyi düşündüğümde dönüp bakabileceğim yazıların olmasıdır. İlk yazıda ilköğretimde yaşadıklarım üzerine birşeyler yazmıştım. Liseye başlangıç köyden şehre yerleşme adına ilk ayrılıştı.O gun bugundur şehirdeyim işte 🙂 Evde yemek adına ilgilendiği tek şey ‘Bugun yemekte ne var ? ‘ diyen biri iken bir anda ‘bu akşam ne yapsak ? ‘ sorusuna cevap aramakla meşgul buldum kendimi.Tıpkı lojik deneylerinde olduğu gibi tüm malzemeler hazır ama iyi de şimdi bunlarla ne yapıcaz ? modundayız ilk aylar. Okulda ise herkes birbirini tanıma aşamasında ilk aylarda.Sonradan önemini kaybedecek gruplaşmalar ise had safhada.Gruplar kayboldukça sıralar değişiyor sıralar değiştikçe kantin arkadaşları da değişiyor haliyle.İlk sınavlarla beraber sınıf daha da kaynaşmaya başlamasıyla lise hayatına başlanmış olur.Sınav çalışmasının ne olduğunu burada öğrendim diyebilirim.İlk kez özel ders ve test kitapları alınmakta sorular çözülmeye başlanmaktadır.
Lise 1’de sevecen hocamın da etkisiyle Matematik’i ilk kez bu kadar sever olmuştum.Matematikte ise kümeler ile aramızda bambaşka bir bağ oluşmuştu. Tüm kitapların kümeler sorularını çözüp bırakır olmuştum.Bir gün arkadaşımın ‘ Sen , hep kümeleri çözüyosun.Yeter’ demesiyle bunun farkına vardım.O çalışmayla sınava kadar bir daha kümelere bakmadım desem yalan olmaz heralde.Tarih sınavı da lise 1 adına unutamayacağım derslerden birisidir.Resim dersi ise küçüklükten süregelen başarısızlığım gibi lisede had safhaya ulaştı diyebilirim 🙂 Bir de bir ingilizce telaffuzum vardı ki sınıfça bayağı bir eğlenmiştik. Hey gidi günler !

Lise 1’in sonlarına doğru bölüm seçme telaşı başladı.Sınıftaki başarılı tüm arkadaşların eşit ağırlığa yönelmesi sebebiyle o zamana kadar hep sayısalı düşünürken sene sonunda kendimi TM alanını işaretlerken buldum.Yaz döneminde tekrar kararımı değiştirip bolumumu değiştirene kadar 3 defa bölüm değişikliği yapmıştım. Öss tercihlerinde kafam daha netti. (8 sınıf arasındaki en başarılı sınıf olan sınıfımızın neredeyse hepsi tm ‘ye giderken kendimi son gün değişikliğiyle 15 kişilik sayısal sınıfında buldum.-Bu banaydı 🙂 ) Diğer sınıflar 45-50 kişiyken bizim sınıf 16 kişiyle bir kolej sınıfını andırıyordu.Bunun da eksileri vardı tabi ki.Örneğin 5 ‘e 5 maç bile yapanıyoduk 🙂 O sınıftaki en büyük şanslarımızdan birisi yeni gelen Fizik hocamızın idealist ve başarılı birisi olmasıydı.Sayısalcılar iyi bilir Fizik çoğu sayısalcı için bir belasıdır ve ben sayısalı seçtiğimde fiziği boş bırakır diğer dersleri çok iyi yaparak başarılı olmayı hedefliyordum.Ancak össde hiç te fena sayılmayan bir net sayısına ulaşmıştım.Bunda geçen Besni’de biraraya geldiğimiz İbrahim Hoca’m her defasında teşekkür etmeme rağmen teşekkürler az kalıcak sizin için ama yine teşekkür ederim. -Ancak siz hiç bir zaman okumayacaksınız biliyorum ! .Lise 2’nin ikinci dönemindeki dershane sınavlarıyla ile birlikte sınav maratonu başlamış oldu ta ki geçen hazirana kadar 🙂 Aslında Lise adına bişeyler yazıyorsam en büyük payı en güzel senem Lise 3’e ayırmam gerekirdi ancak o anıların hem güzellik ve özelliğinden hem de unutulamaz olduğundan buraya yazmak istemiyorum.

Toplumda lisedeki arkadaşlıkların bir başka olduğu şeklinde genel bir kanı vardır.Tüm arkadaşlıklar kendince kıymetlidir elbette.Lakin lisede belki saf hallerimiz,belki kurgusallaştırmadığımızdan bazı şeyleri lise arkadaşlıklarının farklı olduğunu söylemek çok ta yanlış olmaz diye düşünüyorum .

Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk

Hikayesi Kanuni’nin Bağdat’a fethetmesiyle başlayıp Osmanlı’nın son dönemlerine kadar süren bir kitap Babilde Ölüm İstanbul’da Aşk.Roman en güzel günlerini yaşayan Osmanlı’nın ihtiyarlaşıp ölüme gün saydığı donemlere tanıklık ediyor.Kanuni’nin Bağdat’ı fethetmesi günün tek önemli olayı değildir şüphesiz.Bir taraf Fethi sevinc çığlıklarıyla kutlarken hemen yanı başlarındaki kütüphanede Fuzuli bir aşk hikayesinin temellerini atıyor.Tarih uzmanı olan kütüphane görevlisi Hileli Mehmet Efendi(Fuzuli)’ye bir hançer hediye eder.“Ölmesini bilenler için hançer hayat demekir; ve aşkı bilen biri için yedi gerçek sır vardır, ona sahip olan dünyaya hakim olur”diyerek hançer’i Fuzuliye verir.O gece sadece Bağdatın kapıları açılmamıştır Osmanlıya Fuzuli’ye verilen hançer Leyla ile Mecnun’un kapısını da açacaktır Anadolu’ya.
Tam o sırada Kanuni’yi temsilen gelen vekil Fuzuli’yle tanıştıktan sonra onu evinde yapılan sohbetlere davet eder.Bu sohbetlerde Arap edebiyatında hikayeler şeklinde anlatılan Leyla ile Mecnun destanının anadolu da okunması için Fuzuli’den bu destanı yazması istenir.Sonrasında araştırmalar için kütüphaneye giden Fuzuli kütüphane görevlisinin başkaları tarafından da sorulduğunu ve öldüğünü öğrenir.Bunlardan şüphelenen Fuzuli hançeri tekrar incelediğinde şifreli yazıların olduğunu görür.Araştırma yaparken Babil Cemiyeti(BC) denilen bir cemiyeti öğrenir ve bunların 7 sırrını Leyla ile Mecnun mesnevisinde şifreleyerek saklar.BC başta bilimsel araştırmalar yaparak insanlığa yararlı olmak için kurulmuş sonrasında siyasi amaçlar ile kirlenip kendi çıkarlarını düşünen bir cemiyettir.Üyeleri arasında Hürrem Sultan,Şah İsmailin adamları ve İbrahim paşa gibi devletlerin üst düzey yetkilileri de vardır.Roman kitabdaki şifreleri çözmeye çalışan BC üyeleri ile kitabın kıtalarca sürdürdüğü yolculuğu anlatıyor.Bu yolculukta şairlerden,devlet adamlarına,papazlardan hırsızlara kadar bir çok kişinin eline geçiyor kitap. Kitapta Osmanlı’nın en huzurlu ilerleme yıllarından isyanların başladığı ilk defa dış borcun alındığı gerileme dönemlerine dair bilgi edinmek te mümkün.

Kays’ın diliyle yazılan kitap kimini dost edinip sırrını paylaşıyor.Kimisinde Leyla’sını görüp aşkı tekrar yaşıyor.”Ona aşk nedir diye sorsalar,tek bir cevap veremeyecek kadar aşk içindeydi.”diyerek aşkı betimliyor Leylalardan birisi.Eski günlere özlem duyan Leyla “Keşke hiç büyümeseydik Kays! Kuzularımız hiç büyümseydi keşke ey vefasız sevgili!” diyor Kays’a yakınırken.Bir başka yerde “Zaten aşk ile gizliliğin yan yana bulunması dikkat çekmezdi.Çünkü gerçek aşk,gizli olandır.” diyen Kays sayfalar sonra “Aşkını gizli tutan aşık elbette açıklayandan üstündür “ diyerek aşkın gizli kalmasının kıymetine değiniyor.Sonlara doğru “Hatta,aşıkların gamının ve kederinin de gizli olması gerek” diyerek söze hakkını vermiştir.

Belki de bugunleri düşünerek “insanlar birbirlerine aşık gibi davranmaktan aşkın ne olduğunu ve aşkın felsefesini anlamaya fırsat bulamıyorlardı.” diyor yazar.

Kitap yazarın okuduğum okuduğum diğer kitaplarıyla kıyaslandığında daha sonuk bir anlatım ve kurguyla tasarlanmış ama hikaye sağlam.Yine de divan edebiyatını tanıma açısından güzel bir eser .

Okula Dair

Hafta içi itibariyle okul hayatimdan mezun olunca egitim hayatim üzerine bir yazi dizisi yazmak istedim.17 senemi geçirdigim egitim-ögretim dönemim ile ilgili fikrilerimi paylasmanin yanisira bir amacim da unutulmaya yüz tutan hatiralarimi canlandirmak.Egitim-ögretim yili denilerek egitimin ögretimden önce zikredildigi egitim sistemimizin islenilirligi de maalesef egitim esasli.Sürekli egitilir ögrenciler;o yuzdendir ki ögrenme biraz geride kalir.Ülkemizde milli egitim bakanlari da dahil herkesin elestirdigi egitim sistemimiz üzerinde sürekli degisiklikler yapilan bir sistemdir.Daha çok dene ve gör temelli yapilan uygulamalar bir turlu tatminkar sonuçlar vermediğinden her yeni donemle birlikte yeni uygulamalar getirilmektedir.

Bu yazidaki amacim tabi ki de egitim sistemini irdelemek degil.Mini mini birler çaliskan ikiler diye tekerleme yapilan o güzel yillardan bahsetmek amacim 🙂 Sıralara oturunca ayakları yere yetişmeyecek yaşta okula baslamis olsam da daha erken baslamayi isterdim.Tabii o zamanlar anaokulu da olmadigindan birden bire kendimizi kara tahtada yazılanları deftere defalarca yazarken bulduk.Her sabah uslu çocuklar olarak andimizi okuduktan sonra basliyorduk türkçe defterine düz çizgiler çizmeye.Ancak düz çizgi çizmeyi de beceremiyoduk ya hu 🙂 Böyle geçen ilk senenin ardindan egitim sistemimizin hiç sevmedigim yönüyle tanisiyorum:EZBER .Önce çarpim tablosu sonra istiklal marsi ve akabinde Gençlige Hitabe ! Kadro atanmamasindan yetersiz sayıda öğretmen olmasından dolayi teneffuslerimizde ders saati süresindeydi.45 dk ders arasinda zaten hazir olan takimlarla yarım saatlik maçlar yapardık.Kural belli 5 te devre 10 da biter zaman kalırsa uzatmalar.2.sınıfta okul adına yapılan tek düzenli uygulamalar resmi günlerin kutlanmasıydı .

Sonra ki sene yeni atanan idealist öğretmenimizin de tesvikiyle hzılıca okumayi ögrenmis olmanin verdigi güvenle okuma yarismalari yapiyoruz aramizda.Rekorum dk da 137 kelime olarak kalmis aklimda.Çocuk aklimizla basit metinleri seçerek uyaniklik yapardik ögretmenlerimize.Tekrarlı metinler ilk seçtiklerimizdi 🙂 İlk olarak üçüncü sınıfta başlamıştı öğretmenimiz tarafından ödüllendirmeler.İlk ezberleyene kalem en çok kelime okuyana renkli boya falan.Ezber yarismalariyla kazandigimiz renkli boyalardi egitime dair mutluluklarimiz.“3.sinifa kadar ögretilen Hayat Bilgisi dersinin yerini 4. sinifa gecince Fen ve Sosyal Bilgiler dersleri almisti.Ve bir daha hiç bir zaman Hayat’a dair bir ders olmayacakti müfredatta.” Artan derslerle beraber ögrenciler ‘ONUR’landirilmaya baslanmisti onur ve tesekkür belgeleriyle.

Sonra okul degisti ve beraberinde önlükler.Ama ortaokula geçişteki en büyük degisiklik Ögretmenlerimizin birden Hocaya dönüsmesiydi.Sahi neydi bunun sebebi ?

Sonrasinda hoş bir rekabeti en güzel hissettigim 6.sinifta,sadece ders degil sanatla da ilgilenen arkadaslar vardi.Tatli rekabeti andiran bilgi yarismalari hirslandirirdi bizi.Bu seneye dair güzel anilarim çoktur.Simdi hatirlayinca bile tebessüm kapladi yüzümü 🙂 Sonraki sene tasimali egitimin olmamasindan kaynakli yatili yurda kayit olupta bi gece kalıp sonra eve dönmem de gurbetle ilk tanışıklığımdı.8.sınıfa dair anlatacak çok şeyim olmasına rağmen burada yazabileceğim yegane şey hocamızın biz 3 arkadaşı çağırıpta LGS sınavına girmemizi tembihlediğinde benim diğer iki arkadaşımın aksine karşın başarısız olma ihtimalini göze almayıp reddeşimdir.

Okul hayatı çocukluk ve gençliğimizin tamamına yakınını kapsadığından çok güzel anılarımızın da olduğu bir dönemdir.Varsa sizin de o gunlere dair söylemek istediğiniz birşeyler yorumlar kısmında yazarak ilkokul ve ortaokula dair bir yazı yazarken bunları da yayınlamak isterim.

Buraya kadar okuduğun için teşekkürler Okur ..

Tarık Tufan – Hayal Meyal

Anna yazısıyla ben de hayranlık uyandıran Tarık Tufan’ın okuduğm ilk kitabıydı Hayal Meyal.TV programındaki samim tavrı ve bir söyleşisinde karşılaştığım esprili tavrının da etkisiyle bir an önce kitaplarını okumak istediğim bir isimdi Tarık Tufan.Kitaplarını araştırdığımda Hayal Meyal ile başlamaya karar verdim.

Tarık Tufan’ın yalın üslubu ve hikayeyi olaylar zinciri şeklinde anlatması kitabın okunulurluğunu arttırıyor.Haikayeye gelecek olursam;ruhsal sorunları olan bir gencin dilinden gencin İlknur’a aşık olup olmadığının kafa karışıklığı içinde anlatılıyor.Kitabın başında kanser hastası olan genç,hastalığının bir çaresi olmadığını anlayan yaşadıklarını yazıyla anlatmak ister.Bunu “…sayfaların her söze tahammül edenşefkatli bayrağına bırakayım acılarımı. …” dizeleriyle anlatır.Ve hikayeyi en baştan anlatmaya başlar;yazarak bir kere daha yaşar hikayeyi hayal meyal hatırlayabildiği kadar.İlknur’la nasıl tanıştığı mahallelinin mahallenin bu iki gencini birbirlerine yakıştırdıklarını ve en sonunda babasının da ‘isteği’yle nişanla mahallenin onaylayıp ailelerin istediği bu yakıştırılma küçük bir törenle resmiyete dönüşür.Sonrasında daha çok biraraya gelen gençler birbirini tanımaya başlar ve tanıdıkça genç İlknurla mutlu olamayacağını hissedip İlknur’dan ayrılmaya karar verir.Bu zor kararı İlknur’u soyledikten sonra İlknur’dan uzun süre haber alamaz ve daha sonra evden kaçtığını öğrenir.O da bir süre sonra işini bahane ederek ailesinin yanından ayrılıp istanbul’un anadolu tarafına taşınır.Ve hikaye bu olay çerçevesinde şekillenerek devam eder.
Kitapta geriye kalan en önemli bölümün gencin uzun süre sonra ilk defa İlknur’la görüştükten (hayal ettikten) sonra İlknur’u sevebileceğini düşünüp eskiden yaşadıklarından dolayı pişmanlık duyması ..

“Bazı sorulara verilebilecek cevapları tümü insanlar için yaralayıcı ve hatta öldürücüdür.

XML -eXtensible Markup Language

XML (eXtensible Markup Language – Genişletilebilir İşaretleme Dili), W3C tarafından tanımlanmış kişilerin kendi sistemlerini oluşturabilecekleri esnek ve kolay uygulanabilir bir meta dildir.Veri depolama ve transferi için tasarlanmıştır.HTML’in de tasarımcısı olan Tim Berners Lee tarafından tasarlanmıştır.
Burada kısaca Markup Dilleri açıklarsak;Markup Diller verilerin etiket denilen işaretlerle belirtilirler.HTML Tagleri bunlara örnektir.<br>,<p>,<div> … gibi.
XML veritabanında “Sunucu” gerekmemektedir.Bu yönüyle javascript’e benzeyen XML veri işlemlerini HTML etiketlerine bağlayarak esnek ve kullanıcının istediği şekilde tanımlayabileceği program kodlarına izin verir. HTML,JavaScript ve XML birbiriyle ilişkilidir.Örneğin XML’de data depolama ve transferi gerçekleştirilirken HTML bu datalar üzerinde işlem yapar. Birnevi XML datanın ne olduğuyla ilgileniyorken HTML bu dataların nasıl göründüğüyle ilgilenir.XML datayı HTML dosyasından ayrı bir şekilde depoladığı için HTML dosyamızdaki dinamik verileri kullanmamız daha kolay olacaktır.Çünkü HTML dosyasında yapılan her değişiklikten sonra verilerin değişmesine engel olur.Ayrıca datalar XML dosyaları olarak text formatında depolandığı için veri paylaşımı da kolay olacaktır.XML’de veri depolanması text formatında olduğu için yeni sistemlere gecis yapıldığında datayı yeni sistemlere yüklemek kolay olacaktır.

Genel bir şekilde XML’i özetlersek;
XML HTML gibi bir işaretleme dilidir.
XML datayı taşımak ve depolamak için tasarlanmıştır.
XML de önceden tanımlı tagler yoktur;kullanıcı tanımlar.
XML herhangi bir verinin biçimlenmesi,tanımlanması için kullanılan bir teknolojidir.
XML verileri standart bir şekilde tanımladığından web’te veya herhangi iki sistem arasında taşınması ve paylaşılması kolaydır.

XML kodları herhangi bir text editorunde yazılabilir.Önceden tanımlanmış XML tagleri olmadığı için kodu yazan istediği gibi taglere isim verebilir.Basit bir gösterimle örneklendirecek olursak ;

[php]

<BOOK>
<TITLE>SIMYACI</TITLE>
<AUTHOR>Paulo Coelho</AUTHOR>
<PAGE>166</PAGE>
<PRICE>17 TL</PRICE>
</BOOK>

[/php]

ITIL Başlangıç – COBIT

Control Objectives for Information Related Technology kelimelerinin kısaltması olan COBIT  Bilgi ve İlgili Teknolojiler için Kontrol Hedefleri anlamına gelmektedir. COBIT in amacı Bilgi Teknolojileri yönetiminde ulaşılması gereken sonuç,hedeflere ulaşılmasında çözümler sunmaktır.

Kısaca tarihi gelişiminde bahsedecek olursam;Misyon olarak yönetici,denetleyici ve kullanıcıların Bilişim Teknolojileri öğrenmede ve sirket için gerekli güvenlik ve kontrol ihtiyaçlarını düzenlemek için yararlanmasını benimseyen Cobol ISACA ve ITGI tarafından geliştirilen ilk sürümünü 1996 yılında yayınlamıştır.1998’de yayımlanan 2. baskıda yönetim yönergeleri de yayımlandı. Sonrasında 2000’de 3.baskısı yayınlanan COBOL 2003’te online sürümü kullanabilme fırsatını kullanıcılıra sundu.4.Baskı ise 2005 yılında yayınlandıktan sonra 2007’de 4.1 olarak güncellenmiştir.Son sürüm olan 5.0 ise 2012 yılında yayımlandı.

COBIT’i ITIL,ISO gibi diğer standartlardan ayıran temel özellik COBIT’in bunların evrensel kümesi işlevi görüp bunları kapsamasıdır.Ayrıca Cobit tek veya grup halinde BT süreçlerine değil BT’nin yönetilmesine odaklanır.Cobit diğerlerinin aksine süreç değil yönetim odaklıdır.Yönetimsel olarak süreçlerin nasıl uygulanması gerektiğine dair detaylı çözüm yöntemleri içerir. Bu şekilde şirketlerin neler yapacağına karar verir ancak nasıl yaptığıyla ilgilenmez.

COBIT’i alanında öne çıkaran özellikler ise küçük veya büyük çaplı tüm şirketlerin ihtiyaclarına cevap verebiliyor olması,diğer standartlar ile çalışıyor olabilmesi,içerisindeki süreçler sayesinde tüm süreçlerin yönetimi hakkında kullanıcıya süreçleri yönetme konusunda her adımda destek olmasıdır.

COBIT 4 temel sürec içerisinde değerlendirilir.

  • Planlama ve Organizasyon
  • Tedarik ve Uygulama
  • Teslimat ve Destek
  • İzleme ve Değerlendirme

1-)Planlama Ve Organizasyon:Tenımlama ve gereksinimlerin belirlendiği süreçlerin yönetildiği seviyedir.

Bu süreçte yapılması gereken işlemler aşağıda belirtilmiştir.

  1. Stratejik BT planının tanımlanması
  2. Bilgi mimarisinin tanımlanması
  3.  Teknolojik yönün belirlenmesi
  4. BT süreçlerinin organizasyonunun ve ilişkilerinin tanımlanması
  5. BT yatırımlarının yönetimi
  6. Yönetimin amaçlarının iletilmesi
  7. BT İnsan kaynakları yönetimi
  8. BT Kalite yönetimi
  9. BT riskinin değerlendirilmesi ve yönetimi
  10. Proje yönetimi

2-)Tedarik ve Uygulama:Planlama ve Organizasyon sürecinde belirtilen ve tanımlanan işlemler için gerekliliklerin tedarik edilmesi ve mevcut süreci bozmayacak şekilde uygulamaların yapılıp yönetildiği seviyedir.

  1. Çözümlerin belirlenmesi
  2. Uygulama yazılımının geliştirilmesi ve bakımı
  3. Teknoloji alt yapısının oluşturulması ve bakımı
  4. Operasyon ve kullanımın sağlanması
  5. BT kaynaklarının satın alınması
  6. Değişiklik yönetimi
  7. Çözümlerin ve değişikliklerin uygulanması ve akredite edilmesi

3-)Teslimat ve Destek:Gerçekleştirilen süreçlerden sonra elde edilen sonuçların teslimatı ve sonrasında güvenlik ve kullanıcıya kullanım hakkında destek sağlandığı seviyedir.

  1. Hizmet seviyelerinin tanımlanması ve yönetimi
  2. Üçüncü kişilerden alınan hizmetlerin yönetimi
  3. Performans ve kapasite yönetimi
  4. Hizmet sürekliliğinin sağlanması
  5. Sistem güvenliğinin sağlanması
  6. Maliyetlerin belirlenmesi ve dağıtılması
  7. Kullanıcıların eğitimi
  8. Hizmet sunumu yönetimi ve olay yönetimi
  9. Konfigürasyon yönetimi
  10. Problem yönetimi
  11. Veri yönetimi
  12. Fiziksel çevre yönetimi
  13. Operasyon yönetimi

4-)İzleme ve Değerlendirme : Sürec sonucunda başlangıçta belirlenen ihtiyaclara cevap bulunup bulunmadığı ve ortaya çıkan sonuca göre şirket stratejilerinin belirlendiği süreçtir.Süreç yönetimi değerlendirmeleri de bu aşamada yapılır.

  1. Bilgi sistemleri performansının izlenmesi ve değerlendirilmesi
  2. İç kontrolün izlenmesi ve değerlendirilmesi
  3. Mevzuata uyumun sağlanması
  4. Bilgi sistemlerine ilişkin kurumsal yönetişimin temini

Asp.Net projesine Yazı Editorü ekleme

Geliştirdiğiniz projelerde eğer yazı girmeniz gerekiyorsa projenize bir editor eklemeniz gerekir.Editor sayesinde yazı tipinden yazı boyutuna kadar bir çok ayarlamalar yapabilirsiniz.Aratmanız halinde birbirinden farklı tasarımlarda editorleri bulabilirsiniz.Bu projede CK editorü kullanacağız.CK editoru sitesinden CKEditor for Asp.Net kısmından indirebilirsiniz.

İlk olarak indirdiğiniz dosyadaki CKEditor.NET.dll belgesini proje dosyamıza referans olarak ekliyoruz.Daha sonra editoru projemizde kullanabilmemiz için projemizdeki Web.config dosyamızın içine gerekli kodları yazıyoruz.

[php] <system.web>

<pages> <controls>

<add tagPrefix="Editor" assembly="CKEditor.NET" namespace="CKEditor.NET"/>

</controls>

</pages>

</system.web>

[/php]

İndirdiğimiz klasörün içerisindeki _Sample klasörünü içindeki ckeditor ile birlikte projemize dahil ediyoruz.Daha sonra projemizde editoru kullanacağımız kısma

[php]<Editor:CKEditorControl runat="server"></Editor:CKEditorControl>[/php]

kod parçasığını yazarak editoru sayfamıza eklemiş oluruz.

1 2 3 4 5 9