Eğer

“Etrafında herkes şaşkına dönmüş,yollarını şaşırmış ve bundan seni mesul tutarken ,sen kendi tuttuğun yoldan ayrılmaz ve başını dik tutabilirsen.

Eğer beklemeyi bilir ve beklemekten yorulmazsan,başkaları seni aldatırken sen yalanla iş görmezsen  veya onlar senden nefret ederken,sen nefret etmeye yanaşmazsan ve bütün bunlara rağmen fazlasıyla iyi görünmez ve fazlasıyla hakimane konuşmazsan.

Hayal kurabilir ve hayallerinin esiri olmazsan.

Düşünebilir fakat kendi düşüncelerine körü körüne bağlanmazsan.

Eğer zafer ve yenilgiyle karşılaşabilir ve bu iki boş şeye karşı aynı şekilde  kayıtsız hareket edebilirsen.

Söylediğin hakikatlerin reziller tarafından akılsızları aldatmak için değiştirilerek kullanıldığını işitmeye tahammül edebilirsen.

Yapmak için bütün hayatını verdiğin şeylerin bir an içinde yıkıldığını görür de tekrar eğilir,yorgun vücudun ve yıpranmış aletlerinle onları yeniden yapabilirsen.

Hayatta elde ettiğin tüm kazanç ve başarıları bir yığın yapar ve hepsini bir yazı-tura bahis için feda edebilirsen ve kaybeder,sonra da baştan başlayabilirsen ve bütün talihsizliklerini unutup kimseye bundan bahsetmezsen.

Eğer kalbin,sinirlerin ve kasların bitmiş,içinde yalnız  ‘dayan‘ diyen iradenden başka bir şey kalmamışsa ve sen onları tekrar çalıştırabilirsen.

Halkla gezerken kişiliğini,krallarla gezerken halkla ilişiğini koruyabilirsen.

Ne düşmanların ne de dostların seni incitebilirse.

Herkes sana güvenebilirse,fakat bu güven de sınırsız olmasa.

Eğer ömrünün her saatine 60 dakikalık değer verebilmişsen

İşte o zaman içindekilerle beraber bütün dünya senin olur,hatta bundan daha da önemlisi ,sen bir insan olursun.

NOT: Alıntıları bu şekilde yazmayı pek sevmeyen birisi olarak (en azından burada pek alıntı kullanmayacağım.)bu yazının bu blogta bulunmasının uygun olacağını düşündüm .

Leave a Reply