Beyoğlu Rapsodisi

Beyoğlu Rapsodisi kitabında aynı liseye kayıt olmalarıyla hayatları kesişen üç farklı karakterin,üç dostun Kenan,Selim ve Nihat’ın hikayesi (özellikle de kitabın yarısından sonraki kısımda) Ahmet Ümit’in yalın ve akıcı üslubuyla bir polisiye roman tadında anlatılıyor.Ancak bu kitaba sadece bu üç dostun hikayesi demek haksızlık olacaktır.Biraz da beyoğlu’nun hikayesini okuyorsunuz bu kitapta.Çoğu kez gittiğimiz Beyoğlu’nun da hikayesini okuyoruz bu kitapla.

Bu üç arkadaştan Kenan,bir sigortacının zeki,kafasına eseni yapan,yakışıklı oğludur.Selim,yine zengin bir ailenin arkadaşlarına göre daha olgun davranışlar sergileyen,zeki,çalışkan,mantıklı oğludur.Nihat ise fakir bir ailenin zeki sayılamayacak,arkadaşlarının takipçisi,iyi yürekli ama şanssız bir oğludur.Galatasaray Lisesi’ne kayıt olmalarıyla tanışan bu üç arkadaş lise yıllarından beri sıkı dost olurlar.Daha sonra mezun olduklarında Kenan hukuk eğitimi almasına rağmen babasının sigorta şirketinin başına geçerken Selim Azya mimari eğitiminden sonra Kenan gibi babasının yaptığı işe başlayıp AZYA isimli bir mağazayı yönetir.Nihat ise çeşitli işlerden sonra son durak olarak kendisine bir sahaf dukkanı açar.Fakir olduğu için de her zamanki gibi Kenan ve Selim’den maddi destek alarak Beyoğlu’nda dukkanı açar.

Grubun en çılgını,kafasına eseni yapmayı isteyen ve bunda başarılı olan Kenan son çılgınlık olarak merak sardığı pilot eğitimlerinde kaza geçiripte ölümden dönünce ölümsüzlük üzerine düşünmeye başlar.Fotoğrafçılıkla da ilgilenen hatta öncesinde bir kaç sergi açan Kenan sohbet sırasında ölümsüzlükten bahsedince,sanatçıların ölümsüzlüklerinden bahsetmeye başlarlar ve Kenan bir sanatçı olarak sergilerinin ilgi görmemesinden dolayı serzenişte bulunur.Bu sırada Nihat ilginç bir fikir olarak eğer cinayet mahallerinin fotoğrafını çekerse bunun ilgi çekebileceğini ve bir sanatçı olarak anılıp ölümsüzleşebileceğini söyler.Kenan başta bu fikre şüpheyle yaklaşsa da sonra ilgisini çeker;Selim’in tüm muhalefetine rağmen bu fikri kabul eder ve hemen ertesi gün hazırlıklara başlar.Arkadaşı olan emniyet müdürüyle konuşup çatıyı tamir etmesi karşılığı cinayet mahallerinin fotoğraflarını alır.Sanat yönetmeni olarakta Nihat’ın karısının arkadaşı olan Katya ile anlaşınca çekimlere başlarlar.Katya’nın Nihat’a başta bunun yanlış fikir olduğunu söylemesine rağmen Nihat’a boyun eğip işi kabul ettiğini gören Selim’de olayların dışında kalmamak için arkadaşlarına yardımcı olmaya karar verir.Çekimler güzel bir şekilde devam etmektedir.Bir gün Kenan çektiği iki fotoğrafta da benzer bir şeklin olduğunu farkedince cinayetlerin aynı kişi ya da kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğinden şüphelenir ve bu olayı soruşturmaya başlar.İşte kitabın polisiye tadındaki anlatımı bundan sonra başlamaktadır.Kenan avukat ünvanına sahip olmasının da getirdiği avantajlar sayesinde bir çok kişiyle konuşur.Oyle ki soruşturma Fransa’daki bir yazara kadar uzanır.Bu kısmı çok ta detaylandırıp kitabı okuyacaklara haksızlık etmek istemiyorum 🙂

Yeni yeni polisiye romanları okumaya başlayan birisi olarak bu kitaptan keyif aldığım;özellikle kitabın sonlarında katilin kim olduğunu anlatan kısım şaşırtıcıydı.Bu yuzden çok hoşuma gitti.Anlaşılan Ahmet Ümit’in diğer kitaplarını da en kısa zamanda okumam gerekecek.

“… İnancımız yoksa,düş kuramıyorsak,yaşam büyüsünü yitirmiş demektir. …”

“… Önemli bir karar vereceğin zaman mutlaka onun üzerine düşün.En az bir gece geçtikten sonra kararını ver. …”

“… Bir tartışma olsa bile,sevdiklerimin sesini duymak güzeldi. …”

“… Bir ağacın bedenini kesip,sonra köküne hadi çiçek aç demek gibi bir şeydi bu. …”

Leave a Reply