Posts Tagged ‘genel’

İşe ilk Adım: İş Görüşmeleri

Son bir kaç aylık süreçte katıldığım iş görüşmeleriyle ilgili gözlem ve deneyimleri bu yazı altında toplamak istedim. Mezuniyet günü yaklaştıkça daha sınav streslerinden kurtulmanın rahatlığını yaşayamamışken bir anda kendinizi iş arama telaşı içerisinde buluyorsunuz. Okuldan sonra bir süre tatil yapmayı düşünüyor olsanız bile önce işinizi kesinleştirip sonrasında kafanız rahat bir şekilde tatil yapmayı planlıyorsunuz. Bu yüzden ilk iş olarak daha öncesinde üyelikleriniz yoksa diğer kariyer.net, yenibiriş ve secretcv gibi iş ilanı sitelerine kayıt yaptırmanız gerekecektir. Kayıt olduktan sonra ilk iş CV’niz varsa gözden geçirmek yoksa sade ama hakkınızda detaylı bilgiyi barındıracak şekilde bir CV oluşturmaktı. İnternet sitelerine başvurmanın yanında çalışmayı isteyebileceğiniz firmaların insan kaynaklarına veya çalışan tanıdıklarınıza CV’lerinizi göndermeniz iş bulmanız konusunda size yardımcı olabilir. İster belli firma ve dallara yönelerek sadece o alandaki iş ilanlarına başvurabilir ya da mesleğinizle ilgili tüm ilanlara çılgınlar gibi başvurarak sonuç bekleyebilirsiniz. 🙂  Şahsi fikrim çok abartmadan alanınızla ilgili ilanlara çok seçici davranmadan başvurmanız. İleride işe kabul kısmında son karar sizin kararınız olacağı için çalışmayacağınız şirketlerle iş görüşmeleri yapmanız da bir beis yoktur diye düşünüyorum. Bu iş görüşmeleri size deneyim kazandırıp -eğer görüşmelerde heyecanlanıyorsanız- heyecanınızla başa çıkmanıza yardımcı olacaktır. Siz başvuruları yaptıktan kısa bir süre sonra geri dönüşler başlayacak ve çokça görüşme gerçekleştireceksiniz. Asıl iş ondan sonra başlayor.

Gittiğiniz iş görüşmelerinde kıyafete önem veren şirketler olabilir ancak ‘Kıyafetinizle karşılanır, fikirlerinizle uğurlanırsınız.’ sözü burada da geçerlidir. İlk intiba önemlidir, her zaman için güzel bir başlangıcın sonrası için çok yararı olacaktır. İlk görüşme çoğu şirkette teknik bir mülakat özelliği taşısa da bazı firmalar ilk görüşmeyi İnsan Kaynaklarıyla yaptırabiliyor. Eğer gittiğiniz şirket küçük ya da orta ölçekli bir şirketse bu ilk görüşmede karar verilebiliyor. Ancak büyük ölçekli yazılım evleri ve kurumsal şirketlerde görüşme sayısı üçü bulabiliyor. Yazılım evlerinde teknik bilgi daha ön plana çıkarken kurumsal firmalarda insan kaynakları işe alım süreçlerinde etkili söze sahip olabiliyor. Teknik mülakatta sorulan sorular genelde okulda yazılımla ilgili derslerde sorulan sorularla eşdeğerde sorular  oluyor. Onun dışında design patterns, use case gibi software engineering konularında da bilginiz ölçülebiliyor. Yani okuldaki başarınızdan daha önemli olan okul dersleri hakkındaki bilginizdir. Bunların birbiriyle orantılı olduğunu kabul etmeme rağmen ikisinin aynı şey olmadığını söyleyebilirim! ‘İnsan kaynakları mülakatlarında ise çoğumuzun daha önceden duymuş olduğu 5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?’ sorusundan ‘neden biz ?’  sorusuna kadar çeşit çeşit sorularla karşılaşabiliyorsunuz. Mülakatlarda ilgimi çekip unutamadığım sorular ‘şu ana kadar sizin için büyük bir hedef olmasına rağmen gerçekleştirdim dediğiniz bir başarınız var mı ? Şu ana kadar başarısız oldum diyebileceğiniz en önemli olay nedir ?  Kendinizde en çok güvendiğiniz ve en çok şikayetçi olduğunuz özelliğiniz nedir ?’ tarzı sorular olmuştur. İş arama sürecinin kolay bir süreç olmadığı aşikar ancak bazı bölümler için strese gerek yok geç olsa da sektordeki iş çokluğundan dolayı işsiz kalma ihtimali çok düşük.

Son Durak : Üniversite

İlköğretim ve lise yıllarımı konu edindiğim yazılardan sonra üniversite hayatım üzerine bişeyler de yazarak okul hayatımla ilgili yazılara son verip daha genel konulara geçmeyi düşünüyorum.Riskli bir tercih sıralaması sonrası istediğim bölüm ve şehirdeki İstanbul Üniversite Bilgisayar Mühendisliği Bölümüne yerleşmiştim.İstanbula gelince ilk etapta kalıcak yer ayarlandıktan sonra kayıt günü İstanbul Üniversitesi’nin meşhur kapısından “Üniversiteye bu kapıdan girilir.” pankartının altından geçerek kaydımızı yaptırdık. “Üniversiteye bu kapıdan girilir.” sözleriyle bizi içeri alan üniversite sonrasında bu kapıdan üniversiteye girişimize izin vermeyecek merkez kampusu de sadece yemek saatlerinde ziyaret etmemize izin vermeyecekti.

Muafiyet sınavına girmeyerek baştan kabul ettiğimiz bir senelik zorunlu ingilizce eğitimini okumak üzere Süleymaniye’deki Yabancı Diller okuluna gittik.İstanbul Üniversitesinin görkemli kapısının aksine tuhaf bir kapıyla açılan, çoğu yer altında olan bir binanın zemin katın bir alt katındaki ingilizce derslerini okuduk.Okuduk dediğime bakmayın çoğuyla halen beraber takıldığımız arkadaşlarla haylaz bir sınıftık. 🙂 Bu da sene sonu başarı oranımızda kendisini göstermişti. Hazırlık sınıfında kalıp bütünleme ve muafiyet sınavlarından da başarılı olamayınca son anda değişen yönetmelikle okuldan atılmaktan kurtulup yeniden hazırlık okumaya başladım.Hayatımda çok şey öğrendiğim razı oluş ile tevekkülün çalışmadan sonra yapılacağını yaşayarak öğrendiğim günlerdi.Yarım dönem güzel bir sınıfta okuduktan sonra ara dönemde hazırlık sınıfını 1.5 senede ancak bitirebilmiş bir vaziyette yeni yeni bölümüme başladım.

İlk dönemimde aldığım BMG dersi final sınavında yapmamız istenen İspanya Ligi Puanlamasını her ne kadar ‘Vay be! Bilgisayar Mühendisleri neler yapıyormuş” dedirtse de halen gördüğümüz eğitimden yeterli olmadığı düşüncesindeydim.Çapraz okuyan birisi olarak her dönem sonu ve ders alma tarihlerinde olduğu gibi İkinci sınıfta da bunun sıkıntısını yaşadım.İkinci sınıfa dair en büyük şansımız final sınavlarının bütünlemesinin bütünlemesinin olmasıydı 🙂 Üçüncü sınıfa geçtiğimizde artık yavaş yavaş çaprazı toparlamaya başlamış olsam da yine de okulu 5 senede bitirebilmek uzak bir ihtimal gibi görünüyordu.İkinci dönem arkadaşlarla yapmayı düşünmüş olup hakkında araştırmalar yapmış olsakta bitirebilmek nasip olmadı.Son bir sınavım kalmış olmasına rağmen tarihler 25 Haziran sabahını gösterirken güzel bir yaz geçirmek dileğiyle uzak diyarlara havalanacak uçağın yolcusuydum.

6 Ekim’de ülkeye döndüğümde sistem değişmiş intibak diye birşey çıkmıştı ve böylece bir kayıt dönemi daha hareketli geçmişti. 🙂 Üstelik bu sefer bir de bitirme projemiz vardı ve ortada net birşey yoktu. Neyse ki sonra arkadaşlarla bir grup kurup projemizi de seçtikten sonra IBM Yazılım Akademisi Yarışması’na başvurduk. Sonunda finale kalamamış olsak ta yine de güzel bir deneyimdi.

Derken takvimler 2013 yılının Haziran ayını gösterirken İstanbul Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun oldum.Üniversite hayatımın güzel geçmesinde katkısı olan herkese bu yazı vesilesiyle bir kez daha teşekkür etmek isterim.

Böylece 17 senelik eğitim yılından sonra iş sahibi bir birey olabilecek şekilde eğitim öğretim hayatımın sonuna gelmiştim.

Üniversite eğitimi üzerine yazdığım önceki yazılara linklerden ulaşabilirsiniz.

Mühendisliğe Giden Yol -1

Mühendisliğe Giden Yol -2

Bilgisayar Egitimi Üzerine

 

Lise Defteri

Temmuz ayında eğitim hayatım hakkında bir yazı dizisi yazmayı düşünmüş ve ilk yazıyı da okula dair başlığı altında bu blogta yayınlamıştım.Bundaki amacım egitim-ögretim dönemim ile ilgili fikrilerimi paylasmanin yanisira unutulmaya yüz tutan hatiralarimi canlandirmak ve bir gün eskiyi düşündüğümde dönüp bakabileceğim yazıların olmasıdır. İlk yazıda ilköğretimde yaşadıklarım üzerine birşeyler yazmıştım. Liseye başlangıç köyden şehre yerleşme adına ilk ayrılıştı.O gun bugundur şehirdeyim işte 🙂 Evde yemek adına ilgilendiği tek şey ‘Bugun yemekte ne var ? ‘ diyen biri iken bir anda ‘bu akşam ne yapsak ? ‘ sorusuna cevap aramakla meşgul buldum kendimi.Tıpkı lojik deneylerinde olduğu gibi tüm malzemeler hazır ama iyi de şimdi bunlarla ne yapıcaz ? modundayız ilk aylar. Okulda ise herkes birbirini tanıma aşamasında ilk aylarda.Sonradan önemini kaybedecek gruplaşmalar ise had safhada.Gruplar kayboldukça sıralar değişiyor sıralar değiştikçe kantin arkadaşları da değişiyor haliyle.İlk sınavlarla beraber sınıf daha da kaynaşmaya başlamasıyla lise hayatına başlanmış olur.Sınav çalışmasının ne olduğunu burada öğrendim diyebilirim.İlk kez özel ders ve test kitapları alınmakta sorular çözülmeye başlanmaktadır.
Lise 1’de sevecen hocamın da etkisiyle Matematik’i ilk kez bu kadar sever olmuştum.Matematikte ise kümeler ile aramızda bambaşka bir bağ oluşmuştu. Tüm kitapların kümeler sorularını çözüp bırakır olmuştum.Bir gün arkadaşımın ‘ Sen , hep kümeleri çözüyosun.Yeter’ demesiyle bunun farkına vardım.O çalışmayla sınava kadar bir daha kümelere bakmadım desem yalan olmaz heralde.Tarih sınavı da lise 1 adına unutamayacağım derslerden birisidir.Resim dersi ise küçüklükten süregelen başarısızlığım gibi lisede had safhaya ulaştı diyebilirim 🙂 Bir de bir ingilizce telaffuzum vardı ki sınıfça bayağı bir eğlenmiştik. Hey gidi günler !

Lise 1’in sonlarına doğru bölüm seçme telaşı başladı.Sınıftaki başarılı tüm arkadaşların eşit ağırlığa yönelmesi sebebiyle o zamana kadar hep sayısalı düşünürken sene sonunda kendimi TM alanını işaretlerken buldum.Yaz döneminde tekrar kararımı değiştirip bolumumu değiştirene kadar 3 defa bölüm değişikliği yapmıştım. Öss tercihlerinde kafam daha netti. (8 sınıf arasındaki en başarılı sınıf olan sınıfımızın neredeyse hepsi tm ‘ye giderken kendimi son gün değişikliğiyle 15 kişilik sayısal sınıfında buldum.-Bu banaydı 🙂 ) Diğer sınıflar 45-50 kişiyken bizim sınıf 16 kişiyle bir kolej sınıfını andırıyordu.Bunun da eksileri vardı tabi ki.Örneğin 5 ‘e 5 maç bile yapanıyoduk 🙂 O sınıftaki en büyük şanslarımızdan birisi yeni gelen Fizik hocamızın idealist ve başarılı birisi olmasıydı.Sayısalcılar iyi bilir Fizik çoğu sayısalcı için bir belasıdır ve ben sayısalı seçtiğimde fiziği boş bırakır diğer dersleri çok iyi yaparak başarılı olmayı hedefliyordum.Ancak össde hiç te fena sayılmayan bir net sayısına ulaşmıştım.Bunda geçen Besni’de biraraya geldiğimiz İbrahim Hoca’m her defasında teşekkür etmeme rağmen teşekkürler az kalıcak sizin için ama yine teşekkür ederim. -Ancak siz hiç bir zaman okumayacaksınız biliyorum ! .Lise 2’nin ikinci dönemindeki dershane sınavlarıyla ile birlikte sınav maratonu başlamış oldu ta ki geçen hazirana kadar 🙂 Aslında Lise adına bişeyler yazıyorsam en büyük payı en güzel senem Lise 3’e ayırmam gerekirdi ancak o anıların hem güzellik ve özelliğinden hem de unutulamaz olduğundan buraya yazmak istemiyorum.

Toplumda lisedeki arkadaşlıkların bir başka olduğu şeklinde genel bir kanı vardır.Tüm arkadaşlıklar kendince kıymetlidir elbette.Lakin lisede belki saf hallerimiz,belki kurgusallaştırmadığımızdan bazı şeyleri lise arkadaşlıklarının farklı olduğunu söylemek çok ta yanlış olmaz diye düşünüyorum .